|
Üç türlü tatlısı var
bu Osmanlının. Yani ağzının tadını bilenlerin. Hamur tatlıları,
meyve tatlıları ve de süt tatlıları.
Süt tatlıları, sakızlı muhallebi, sütlaç, kazandibi, tavukgöğsü,
keşkül, ve güllaçtır.
Keşkül, davet-ziyafet yemeği olarak başta gelmiştir sofralarda.
Kazandibi ve tavukgöğsü uzun süre çarşı imalatı olarak yapılmıştır.
Güllaç ise, ramazan sofralarının baş tatlısıdır. Malzemesi
çarşılarda hazır satılır., evlerde evin hanımı sütle pişirir güllaç
tatlısını. Azıcık ılık sütün içinde gelir sofralara. Kaymağıyla
beraber.
Ramazan sofralarının en saygı gören tatlısı, tabii güllaçtı.
Günümüzde güllacı seven, pişirmesini bilen kimse kaldı mı
bilemiyorum.
Ama yemek ve tatlı seçiminin ustası olanlar yine de keşküle
dayanamıyorlar. Süt tatlılarından en duyarlılarından biridir keşkül.
Bütün bunlar unutulup gidiyor. Ne yazık ki sofralarımızın şimdi
yabancı sofralara dönüştü. En azından Konya'nın "etli ekmeği"
İtalya'nın pizzası oldu sanki.
Amaa.. Osmanlı sofralarının en yaygın tatlısı aşuredir. Aşure, bir
tören tatlısıdır. Genellikle muharrem ayının onu ile yirmisi
arasında yapılır. Bu tarihin Kerbela Vak'ası günleri ile ilişkisi
olduğu söylenir.
Söylencelere göre Nuh Tufanı'nın bitiminde, gemideki yolculara,
kilerdi kalan son yiyecekler bir araya getirilerek yapılan ve
kurtuluşun kutlandığı son yemekte yenilen aşure kırk türlü malzemeyi
içerir. Eski günlerin evlerinde bu kırk türlü malzeme okumalarla
konurmuş kazanlara, tencerelere. İlahiler okunarak karıştırılırmış
uzun süre.
Ve sonra, hemen her Osmanlı evinde bulunması âdet olan büyük aşure
sürahileriyle komşulara dağıtılırmış, aşurenin bir kısmı.
Bu ünlü tatlının başka hikayeleri de var. Muharrem ayının onuncu
günü Adem baba ile Havva anamızın ilk tanıştığı günmüş. İlk aşure bu
gün için pişirilmiş.
"Hayır öyle değil" diyenler de var. Onlara göre ise aşure, Adem'le
Havva'nın cezalandırılıp yeryüzüne indirilmelerinden sonra (Hani
Havva Ana Adem Babaya izinsiz ilk elmayı yedirmişti ya...) İşte bu
nedenle dünyaya cezalı olarak yollanmışlar. Ama bir gün Tanrı onları
affetmiş. İşte o affın müjdesi olarak pişirilmiş ilk aşure...
Biz bu nefis, ama yapımı hayli zor tatlıyı bir af tatlısı olarak
değil, tatlıların şahı olarak çok seviyoruz, kim icad ettiyse Allah
ondan razı olsun. |